Önsöz*
Kitapta, yazarın notu bölümünde Ferit Edgü şunları söylüyor:
“ Bu notların tümü bir öğretmenin değil, bir öğrencinin
notlarıdır.”
Bu yılki Tüyap panellerinin birinde Sartre konuşuldu. Söz
konusu panelin katılımcılardan biri de Ferit Edgü’ydü. Panel bitiminde yazar bir
okuru için Tüm Ders Notları’nı**, ‘
Dostlukla’ diye yazarak imzaladı. Sonra ‘ Tüm Ders Notları’ yazısının üstüne,
el yazısıyla ‘ Bir Öğrencinin’ yazdı. Kitabı okuyup, bu notları aldıktan sonra
buna tanık olmuştum. O zaman, bir öğrencinin öğrencisi olduğum düşüncesine daha
da içten bağlandım.
1/
Kitap yazarın yazın dünyasından ve/ya öteki sanat
dallarından damıttığı bilgilerden oluşuyor. Doğaldır ki bu bilgiler bir
tanıklık, yaşanmışlık sonucu ortaya çıkıyor. Tutulan her not, yazarının gerçek
yaşamla bağını sıkılıyor öte yandan. Yazarın belirttiği gibi, bu kimileyin bir
aforizma kimileyin de bir özlü söz olarak okurun karşısına çıkıyor.
Bu kitap aynı zamanda bir yazarın (elbette Ferit Edgü’nün),
kendi sesini nasıl bulduğunun öyküsüdür.
“Ben her sese göre
Bir şarkı, türkü, bir ezgi olduğuna
İnananlardanım.
Bu nedenledir ki, şu bet sesim
Hiçbir zaman üzmedi beni.
Sesimi güzelleştirmek için bir çaba da
Harcamadım.
Yalnızca bu sesin söyleyebileceği
Ezgileri, türküleri
Yaratmaya çalıştım.” (s.11)
2/
Tüm Ders Notları,
insanın özelinde sanatçının verili dünya içindeki kuşatıcı soru(n)larına bakıyor.
Kitabın insanı çekmesi, içine alması bundan. Dönüştürmesi, kendiyle
yüzleşmesini sağlaması, yaşama birden bire atıp fırlatması da.
3/
Okurken kalem tutturan metinler vardır. İster istemez sizi
böyle bir sürece sokar. Not tutar, yazarak düşünürsünüz. Derinliklidir bu
metinler. Çağrışım gücü yüksektir. Kafalarını soru işaretlerine dayarlar. ( Ferit
Edgü’nün en sevdiği işaret, soru işaretidir.) Durmadan soru sorar, sorgulamada
bulunurlar. Açılımları, o soruların yanıtlarını da içerir. Tüm Ders Notları’nın işte bu yanına dikkat etmek
gerekir.
4/
Her sanatçının yaşam, -eğer yazarsa- yazın konusunda belli
bir duruşu vardır. Tüm Ders Notları’nda
Ferit Edgü, bir sanatçının/yazarın bu tür duruşlarından söz ediyor. Onları
açımlıyor. Verili dünya, yazınsal gerçeklik, dil karşısındaki duruşlarından söz
ediyor. Bunu, elbette öncelikle kendi duruşunu ortaya koyarak yapıyor.
5/
Ferit Edgü metinlerinin okurunu yazı yazmaya kışkırttığı
saptaması daha önce yapılmıştı. Gerçekten de, okununca bu notlar üstüne
sayfalarca yazı yamak isteği doğuyor insanda. Yazı yazma kışkırtıcılığı apaçık.
Vurucu. Yalın. Derinden gelen, bilgece bir sesle üstelik. Serinkanlı ama.
Telaşsız. Neyi ne kadar bildiğinden emin olan birinin sakinliğiyle. Bu yüzden metinleri
okurken güven dolu bir ses işitirsiniz. O ses/ler/in söyleşisine bu yüzden
doyamıyor insan. ‘ Acaba, öteki ders notunda ne var?’ diye merakla bekliyor. Okudukça
şöyle bir saptamaya ulaşabiliyor okur:
“ Bu metinlerin ardında, ‘ yaşamı başarmış’ bir yazar
bulunuyor. En sevgili işi de, yazmak.
Onun deyişiyle, dünyayı söze çevirmek. Sözle
gerçekliği yeniden göstermek.”
6/
Tüm Ders Notları,
yazı/yazın dünyasının sorunlarına bir çözüm olarak da okunabilir. Dikkatli bir
göz, şu soru(n)ların yanıtlarını/çözümlerini fark edebilir:
‘ Günümüzde yazar niçin yapıtın önüne geçti?’
(Unutmak/unutulmaktan korku ile ilgili not).
‘ Yazar kitabı üstüne konuşmalı mıdır?’ Can alıcı bir başka
soru da bu.
Tüm Ders Notları’nda
bu sorunun yanıtına bakalım:
“ 29.
-
Sadece bir yazar, bir ressam, bir ozan, kendi
yapıtının, öneminin bilincinde olabilir mi?
-
Her zaman bilincindedir. Bu nedenle, bu konuda ağzını
açmaz.”
7/
Dili kullanma bilgisi olmazsa olmaz bir şey mi?
Bu sorusunun yanıtı için yine kitaba bakalım.
7. notta (Yeni Notlar) Barthes’tan yapılmış bir alıntı:
“ Sözcükler herkesin malıdır, ama cümle, yalnızca yazarın.”
8/
“ Ben insanları sevmem. İnsanları sevmek diye bir şey
yoktur. Olanaksızdır. Ancak, şunu ya da bunu sevmek söz konusu olabilir,” diye
mi düşünüyorsunuz? O zaman, 55. ders notu (I.Bölüm), bu düşüncenizi şöyle
tamamlıyor:
“ Benzerini seveceksin, buyuruyor dinler. Nasıl?
Bir insanın benzeri
olur mu?
Her insan ayrı bir
dünya değil mi?
Önemli olan onları
sevmek değil.
Onları anlamak
Onlarla anlaşmak
olsa gerek.”
Bu, günümüz sevgisizliği için bir yanıt elbette. Bu yaklaşım
da, zaten 53. ders notunda şöyle öncelenmişti:
“ Kör ya da hastalıklı bir gözle bakmamalı insana.” ( Daha
fazlası için bkz. 54. not.)
9/
Özgürlük (yaratma özgürlüğü), düşünce özgürlüğü, yazmak,
evrensellik, erotizm, gerçeklik- düş ve bunların sanat yapıtındaki
karşılıkları, savsöz yapıt/yazın, yazınsal dil, insan gerçekliği, gibi konular
üstüne düşüncelerden oluşuyor kitap. O düşüncelerin notlarından. Felsefi bir
bakış, kavrayış tüm notlarda kendini gösteriyor. Yazınsal dil tadı, kurgusu
olan birer kısa/kısa metinler olarak da bakılabilir bunlara.
10/
II. Bölümde, Kimse ve
O’nun yazılma sürecinde tutulan
notlar var. Gerilimli, delilik sınırında gezinen, sancılı süreçler. Ferit Edgü,
bu notlarda bir yazar olarak iç dünyasını, yazınsal serüvenini bize cömertçe
açar; Hakkari’nin bir dağ köyündeki yazmak eylemini. Coğrafyayla,
öteki metinler ( Celine, Kierkegaard…) arasındaki çağrışımlar
ve onun kılavuzluğunda kurulan kurmaca dünya/lar. Gerçekliğin bir başka
şekilde, dönüştürülerek, simgeselleşerek yaratılma süreci. Bu süreçteki yazma anına değin yaşananlar. Doğum
sancıları, sanrıları. Doğum. Doğum ertesi yapma-yıkma işçiliği. Dil, söz
işçiliği. Anlam arayış. Ama, farklı bir biçimde bu anlamın yeniden
kurgulanmasıdır söz konusu olan…
11/
Tüm Ders Notları,
‘ Niçin yazılır?’ sorusunu değil, ‘ Nasıl yazılır?’ sorusunu açıklığa
kavuşturan notlardır.
12/
“ Bir öykü iletisini bağıra bağıra vermemeli. Ağzını iki
eliyle sımsıkı kapamalıdır. Öyle ki, o ağız iki elden kurtulunca, öykünün
iletisi çığlık çığlığa çıkmalı. Sarsıcı. Gerilim buradadır işte. Öykü de.”
Kitabı okurken kafamda kurduğum, sonra yazdığım bir not. Bu
not kitaptan mı çıktı, benden mi onu çözemedim.
13/
Ferit Edgü’yü bir okur olarak da tanımayı sağlıyor kitap.
17. Not (Yeni Notlar) bunu çok iyi açıklıyor. Bir okur olarak yol haritasını
gösteriyor. Yazarın yol haritasının en belirgin coğrafyasını Franz Kafka
oluşturuyor. Öteki adlardan bazıları da şöyle sıralanabilir: Gogol, Tolstoy,
Çehov, Malraux, Proust, Kierkegaard, Balzac, Rostand, Deleuze, Aragon, Valery, Genet,
Joyce, Eco, Kraus, Lukacs…
14/
Berlin Resim Notları’nda, yazınla-resim arasındaki
ilişki/ilişkisizliğe bakıyor yazar. İki uğraşın da, sonunda dünyayı nasıl iki
farklı yolla okumayı sağladığını gösteriyor.
15/
Bu notlarla şunlar açığa çıkıyor;
Gerçek bir bilge,
Gerçek bir yazar,
Gerçek bir okur.
16/
93. notta ( II. Bölüm) Ferit Edgü, Kimse’de yarattığı dili şöyle açıklıyor:
‘ Berrak, giderek, saydam bir dil yaratmaya
çalışıyorum.
Bir kişinin değil, bir sesin dilini.’
Bu yüzden, Tüm Ders Notları,
‘ Bir yazar kendi dilini nasıl kurar/bulur? Niçin bulmalıdır?’ sorularının
yanıtlarını içerir. Ferit Edgü’nün yazın dünyasının nasıl kurulduğunun, o dünyanın yapı taşlarının ne olduğunun da.
Son Söz Yerine:
Öğrencinin girişteki ilk notu, yazarın kendi sesini bulması üstüneydi. Yol, yolculuk,
ölüm üstüne son notlarda ölüm düşüncesi
üstüne, sesini bulmuş bir yazar şöyle düşünür:
“ Gül solar. Ses kesilir. Elma çürür. Göz görmez. Dere
kurur. Kulak duymaz. Böyle yavaş yavaş terk etmeye alıştır kendini-dünyayı.”
Okur-yazar olarak kendisine mi bu sesleniş, yoksa biz okura
mı? Ölüm! Evet, gerçektir. Ya yazın, sanat? Daha da gerçek.
* Bu yazı Yaba edebiyat dergisinde yayınlandı.
**Tüm Ders Notları,
Ferit Edgü, Yapı Kredi Yay., 2001, 217 sayfa.
Oldukça sürükleyici bulduğum ve yazının sonuna gelince 'bu kitabı mutlaka okumalıyım' dedim. Anlatımınız kitabı o okumak için oldukça ikna edici :)
YanıtlaSil