19 Mart 2016 Cumartesi

İLHAN BERK

BAKTIKÇA VARIM!*


1/
Adlandırılmayan Yoktur’un** sayfalarını sadece 53. aforizmaya kadar yırttım. Öteki aforizmalar gizini korusun istedim.
Okurdan önce bir yırtma edimi istiyordu kitap. Bu, kitabın içindeki aforizmaların anlamlarını kurmak, sonra onları birbiriyle ilişkilendirmek için, bir okur emeği beklentisini daha başta muştuluyordu.

2/
Bir solukta 52. aforizmaya vardım.
Elbette burada duramazdım. Yarın diye bir şey yoktur! Her şey şimdidedir.
Bu kez öteki sayfaları da yırtmaya başladım.

3/
Aforizmalarda şeylerin sesli sessizlikleri var çoğun. Ölümün de, zamanın da.

4/
81. aforizmanın bulunduğu yere kadar sayfaları yırta yırta geldim. O an, bir şey fark ettim. Gecenin sessizliğinde yırtılan kâğıtların sesini.
Şeyler, sesli sessizlikleri içinde var olurlar Berk’e göre.

    “ 43
                  Nesnelerin seslerini düşündüm. En başta da                 
                  bir kurşunkalemin, bir bardağın, yıkılan bir  
                 masanın, sandalyenin seslerini.
                                                                           Hepsinin kendine özgü sesleri vardır.
                                                                          Bir ses ormanı.”

Ya kitapların sesleri?
Onlar da sesli sessizlikler içinde sürgit yaşamazlar mı? İlhan Berk önce biçimi (yapışık sayfalı , 16x16 boyutlarında) koyuyor okur önüne. 

   46
   Şeyler biçimleriyle vardır.
   Şeylerin varoluşudur biçim.”

Sonra sayfaları okur yırtınca, sesi koyuyor okur önüne bu kez…

5/
47. aforizma, 6. aforizmanın aynısı. Ya da tersi.
                                                                      
             “ 47,6
   İnsan eksiktir.”

Yazı yazmak ile ilgili aforizmalara baktım. Ne çoktular… Kuşatıcı olacak kadar. Eksikliğine karşılık yazar yazısını koyuyor ortaya. Onunla (yazıyla) var oluyor. Yazının, yazar için anlamlarından biri de bu belki. Hem zaten İlhan Berk’in ilk öncülü şu değil midir?
                                                                      
1
   Yazmak için hep bir neden vardır.
   Yazmak dediğimiz belki de budur.”

6/
İlhan Berk aforizmalarında okuru yazmak üzerine de düşündürüyor. Yazmanın niçin sessizliğin tininde ortaya çıktığını, bir nedeni olduğunu, zamanla hesaplaşmayı sağladığını… Tek heceli ‘ben’i karşımıza almak demek olduğunu, en önemlisi de niçin sessizliği kanattığını açımlamaya çalışıyor.

 “ 69
                                                                         Yazmak: Sessizliği kanatmak…
                                                                         Hepsi bu.”
7/
Okur şunu sormak hakkını 108. aforizmadan, bitişiğinde üç İlhan Berk deseninden sonra kullanabilir öyleyse:
Ya (kitap) okumak?

8/
Adlandırılmayan Yoktur’daki aforizmalardan bazı temalar:
Yazmak. Ses. Biçim. Varlık. Varoluş. Ölüm. Zaman. Yaşam. Metin. Bakmak. Yüz. Yol.

Bunlarla yüzleşmek için, öncelikle bakmak gerekiyor. “ (İnsan) baktıkça var, baktıkça var ed(er).” (106)

9/
Yeniden 26. aforizmayı okuyunca, aforizma kavramının anlamı ortaya çıktı: Kapalı söz.

10/
“ Felsefenin aslında şiir olarak kurulması gerekir.”
Kitap, Wittgenstein’ın bu sözüyle açılıyor.
Wittgenstein.
Oradan bakınca, İlhan Berk’in Adlandırılmayan Yoktur’u nedir?
Kapalı sözlerden oluşan, birer öncül olarak birbirinden doğan, birbirinde varlık/anlam bulan sözler toplamı…

11/
İlhan Berk, Adlandırılmayan Yoktur’da okuru kapalı sözleri açmaya, anlam kurmaya, böylece bir metin olarak dünyayı okumaya çağırıyor…

 *Bu yazı Varlık dergisinde yayınlandı.
**ADLANDIRILMAYAN YOKTUR, İlhan Berk, Yky, 2006


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder