25 Mart 2016 Cuma

EDİTÖRE MEKTUPLAR 1

Sayın Editör,
Bundan sonra sana böyle sesleneceğim.
Kim olduğunu, estetik beğenini bilmiyorum. Mesela hangi müzikleri dinlersin? Kitap yazar mısın? Basılı bir kitabın var mı? Yayınladığın kitaplar için ölçütün nedir? Gerçekten satışı daha çok mu önemsiyorsun? Yoksa senin için önemli olan metnin estetik değeri mi? Bunların hiçbirini bilmiyorum. Sadece hangi yayınevinde çalıştığını biliyorum. Bilgim söz konusu o yayınevinde, sırça köşkte oturan, işi sadece okumak olan, sürekli gün boyu kahve için biri ile sınırlı. Yoksa adını bile bilmeden ekli dosya olarak, kimi zaman basılı kağıt olarak dosyamı gönderiyorum. Bizim ilişkimiz böyle başlıyor seninle. Bilgisayarda boş bir beyaz sayfaya yazıyorum. Çoğu zaman o boş sayfanın sen olduğunu düşünüyorum.
Öykü yazıyorum. Öykülerimi yirmi yıldan bu yana seninkine benzer bir iş yapan dergi editörlerine gönderiyorum. Onların beğenisini kazanıp yayınlanan hayli öyküm var. Bu öyküleri dosya olarak sana gönderiyorum. Öykülerimin -artık- öykü kitabı bütünlüğünde olmasını istemek benim de hakkım. Çünkü sen de biliyorsun ki, basılı kitabı olmayan yazardan sayılmıyor bizim memlekette. Reddettin. Kaç kez reddettiğini artık ben anımsamıyorum. Yılmadan yeni öyküler yazıyorum. Dosya olarak sana yeniden gönderiyorum. Artık çalıştığın yayınevinin bir önemi yok. Çünkü dedim ya, ben ancak ret yazısının altındaki ada bakarak kim olduğunu öğrenmiş oluyorum. İlginiz için teşekkür ederim, şeklinde biten klişe iletiyle o kısacık iletişime son noktayı ben koyuyorum.
Sana kimi zaman buradan mektuplar atacağım Sayın Editör.
Bu mektupları da umarım reddetmezsin.
İyi çalışmalar.


Kitapsız bir yazar.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder