3 Mayıs 2024 Cuma

İÇİMİZDEKİ KOMEDYEN

Schopenhauer Aforizmalar* adlı kitabında şunu söylüyor.
'Herkesin içinde eza ve cefa içinde yoksul bir komedyen yatar.'
Dosteyevski'nin Yeraltı'sındaki isimsiz kahraman tıpatıp bu aforizmaya uyuyor.
Dosteyevski bizi işte o eza ve cefa içindeki isimsiz komedyenin yaşamına davet ediyor kitabında.
Sanki bir komedyen gerçekten. Şakası, ciddiyetinden öyle hızlı rol çalar ki okur şaşırır. Ya da tam tersi olur bazen. 
İçsel konuşmaların ağırlıklı olduğu bu kitapta, sanki o adsız komedyenin gözünden, zihninden yaşama bakarız. Rus toplumsal yapısının ne olduğunu görürüz. Sonra da, yoğun bir şekilde adsız komedyenin dünyaya nasıl baktığına tanıklık ederiz.
Bu iş okur açısından yorucu değil elbette. Yorucu olan şey, okurun günün koşullarına ve zamanına uyan ahlaksal bir bakışı elden bırakmadan kitaba dalmak istemesdir kanımca.
Alışkanlıklar kolayca bizi terk etmiyor. Oysa kitabın girişinde bir uyarı tabelası vardı. Hızlıca yanından geçip gittigimizi fark etmeyiz.
O tabelada şu yazıyordu.
'Ben hasta bir adamım.'
Bu mantıkla hareket eden, rasyonel okur için bir uyarıydı. Dikkat edin! Benim mantığı terk etmemin hikayesini size biradan anlatacağım, der gibidir adsız komedyenimiz.
Eğer Schopenhauer'ın dediği gibiyse, yani içinde yaşadığımız dünyanın tasarımı kişiden kişiye değişiyorsa, kitapta artık adsız bir komedyenin eza ve cefa çektiği dünyasının içinde yer alacağız demektir. Bu da felsefenin ruhuna uygun bir öznellik katar işin içine.
Kitabın geçtiği tarihsel zamand, herkes farklı bir dünyanın tasarımını içinde taşımaktadır. Yeraltı adlı kitapta bir elin parmak sayısını zar zor geçen karekterlerinin her biri, dünyayı farklı bir pencereden görür. Burada sosyo ekonomik durum, meslek, iç dünya kavrayışı birer değişken olarak karşımıza çıkıyor elbette. Ama 
Schopenhauer Aforizmalar adlı kitabında şunu da söylüyor. Eğer her birimiz aynı zamanda ayrı dünyalarda yaşıyorsak, dış dünyayı ve gerçeklerini ele alış biçimimiz de değişecektir. İşte Dosteyevski'nin söz konusu bu kitabında adsız komedyenin dünyayı nasıl bambaşka bir biçimde anlamlandırdığına tanıklık ederiz.
Ezik, kaybeden bir ruh. Ama buna rağmen kuyruğunu dik tutmaya çalışan, bunu yaparken de bir pandomim oynanan bir insan.
Elbette bu soytarılık ona yetmeyecek, dünün mağduru bugünün zalimini oynamak isteyecek ve hizmetlisine ona ezik davranıldığı biçimde o da ezen bir efendiyi oynamak isteyecektir.
Aforizmalar adlı kitabında Schopenhauer bakın başka ne söylüyor. 
'Dışsal olaylar ancak içsel olayların izin verdiği ölçüde o kişiyi etkiler.'
Yani çevresel gerçeklik ve faktörler her ne kadar önceden belirlenmiş olsa da, birey ona izin verdiği ölçüde bir anlam oluşturur.
Bizim meşhur eza ve cefa içindeki isimsiz komedyen işte o baktığı dar açıyla ruhumuzu ezer geçer kitap boyunca.
Bence kitabın kişisel başarısı da buradadır. Okuru başta içine almasa da, daha sonra bir iç dost sesi gibi bizi kendine çeker ve kendini dinletir.
Kitabın içsel konuşmaları, bizi hiç bir zaman kahraman ilan etmeyecek olan bu yaşama bir isyan rehberine dönüşür. Kitabın ortalarına doğru adsız komedyenin iç sesiyle bizim iç sesimiz birbirine karışır. Ben, der, kitaptaki ses, kahraman değil kötü olmak istiyorum. Hangi ses kimindir? Bu sorunun yanıtını kitabın sonuna doğru hiç anlaşılmaz olur.
Dosteyevski'nin anlatı dünyası bu yüzden büyüktür. Tıpkı bir Sokratik diyalog içinde gardınızı alacağınız bir ilk argümanla başlar. Sonra da sizden duymak istediği argümanlara doğru ruhunuz bile sezmeden sizi sürükler.
Kitap amacına sonunda artık ulaşmıştır. Orada aslolan eza ve cefa içindeki adsız komedyenin yeraltısı değil, sizin yeraltıızdır.

*A. Schopenhauer, Aforizmalar, çev. Mustafa Tüzel, iş Bankası kültür yayınları/2011

2 yorum:

  1. Yazınızı okudum hocam. Dikkate dair bir okuma önerisi olmuş.
    Ellerinize sağlık.

    YanıtlaSil