15 Mayıs 2024 Çarşamba

BİR BAŞKALDIRI BİÇİMİ OLARAK AŞK

Konumuz insan doğasına en uygun eylemlerin temelinde olan aşk.
Kimi psikologlar libidonun açığa çıkması olarak aşkı tarif eder. Kimi biyolojik yaklaşımcılar, türün devamı için onu bir giriş serenadı olarak görürler.
Ben aşkın bir etik ilişki örneği olarak ele alınabileceğini ileri süreceğim. Bunun yanı sıra bir varoluş mücadelesidir, diyeceğim.

Aşkım Etiğim
Aşk ilişkisi bir etik eylem olanağı taşır mı? Diğer bir söylemeyle bir aşk öznesi olarak değer koruyan olmak zorunda mıyız?
Aşk, bir eylemler dizisinden oluşur. Yani ben ile sevilen özne arasındaki yaşantıların tümü aşkı oluşturur. Peki o zaman neden bu eylemlerin temelinde etik kaygı olmasın?
Aşk bir insan ilişkisi türü ise, doğal olarak beraberinde etik bir boyut açacaktır. Sözüne güvenilir, empatik, insana saygılı, düşünceyi değerlendirme konusu yapan olmak birer ilişki temeli oluşturur. O zaman aşk ilişkisi zorunlu olarak insansal olanakları temeline aldığı ölçüde ayakta kalabilecektir. Aşk insanı, ister istemez bir etik eylem uygulayıcısı olacaktır.
İlişkileri hazcılıktan, id katmanından superegoya çıkarmak bu sayede mümkün olabilmektedir.
Aşkın id aşamasını aşamamış olanı, günübirlik aşk kategorisine girer ki böyle bir seçim yapmak da mümkün olabilmektedir.
Ama aşkı aşk yapan asıl şey, bu etik temeldir.
O zaman aşkı uzun soluklu bir yürüyüş olarak ele almaya başlayabiliriz.

Aşk Bir Varoluş Mücadelesidir

Bizi sürüden ne ayırır? Aşk bizi biz yapan, toplum denen kuyuda boğulmamızı engelleyen bir varoluş mücadelesi midir?
Açıkça evet. Düşüncesiyle, toplumsal birörneliğe karşı çıkmak nasıl mümkün olursa, aşk da bir tür başkaldırı girişimdir.
O güne kadar kendi adına ilk söz alma girişimidir. 
Topluma şöyle bir mesaj verir aşk öznesi. Beni ben yapan, şu an aşık olmaklığımdır.
Dolayısıyla ilk kez toplumun gölgesi dışına çıkma eylemidir aşk. 
Peki, seni yıllar boyunca kendi kültürel değerlerimle yoğurup durdum. Şimdi sen onların tümünü boşa mı çıkarıyorsun? 
Toplum böyle çemkirir aşk öznesine. Çünkü ancak özneler üzerinden var olabilmektedir. Özne elbette sıfırdan bir değerler dizisiyle aşık olduğu öznenin yanına gelmez. Ama iki aşk öznesinin öznel alanı, artık çürümüş toplumsal değer ve kültür öğelerinin eleştirel aklın konusu olduğu bir alana dönüşür.
İşte ikinci varoluşsal mücadele burada baş verir.
İki aşk egosu bir araya gelince, hangisi ötekini içe alacaktır? Sürtünme kuvveti ile krizler başlar. Orhan Pamuk'un Beyaz Kale adlı kitabında işlendiği üzere, aşk bir tür Efendi -Köle ilişkisi midir? Öyle aşklar da vardır. Söylemiştim. Böyle aşkların etik bir zemini yoktur.
Gel gelelim, söz konusu bu Efendi -Köle ilişkisi eğer seçim olmayacaksa çıkış yolu ne olacaktır?
Bu egosal mücadelede her iki taraf, öteki öznenin özgür iradesini saygı konusu yapabildiği alana kadar egosunu geri çekmek zorunda kalacaktır.
Çünkü sadece kendi egosunu emzirip büyüten her bir eylem, aşk ilişkisinin habitatını yok edecektir.
Aşk, bir değer sorunudur.
Aşk, varolmaktalığımın varlığını var olarak kesinleyen bir başkaldırı girişimdir.
İşte aşkın metafizik alanın dışına çıkmasını sağlayan en önemli eylem bilinci budur.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder