31 Mart 2020 Salı

VERTİGO NOTLARI I


Cioran’ı severim.  Onun Parçalar* adlı kitabını yeni bitirdim. Burukluk, Doğmuş Olmanın Sakıncası Üstüne gibi kitaplardaki düşüncelerini daha da billurlaştırmış, saflaştırmış sanki.  Özellikle kitabın ‘Vertigo Taslakları’ bölümü en çok sevdiğim yer oldu. Bu taslakları okurken ben de çeşitli notlar aldım. Ferit Edgü kitaplarının insanı yazmaya kışkırttığını bilirim. Çünkü her şeyi söylemez. Burada da benzer bir durum söz konusuydu.  Cioran söz aldığında sessizce dinliyorsunuz. Noktayı koymuyor.  Birden ortalık kısa süren bir sessizliğe bürünüyor. Sonra kafanıza az önce söylenenler üstüne söz alan konuşmalar üşüşüyor. Ben de o konuşmaları yazdım işte.

Vertigo 1

Nereye dönsem mutsuz insanlar. Birileri bir sabah erkenden uyanıp, bu insanların yaşama amacını ellerinden alıyor.

Vertigo 2
‘Yatamayacağım kıza hediye almam,’ diyor bir genç. Yanındakiler de onu destekliyor. Böylece amacı, araca kolay feda eden bu gençlere koca bir gelecek teslim etmek bana korkunç geliyor.

Vertigo 3
‘Babam hapiste, hısımlarımızı arabada taradı,’ dedi öğrencim.
Aradan iki hafta geçmedi gelip beni koridorda buldu. ‘Böyle heyecanlı, sürükleyici bir kitap önerir misiniz?’ dedi.
Ben de Adam Fawer’ın Olasılıksız kitabını önerdim ona.
Belki oradan yola çıkıp, ‘Babamın hasımlarını taramama olasılığı yüzde kaç?’ diye kendine soru sorar. Sonra da olasılığın Tanrı’yı bile yorduğunu fark eder, diye düşündüm.

Vertigo 4
Vicdansızlar arasında, sürekli kanayan bir vicdanla dolaşmak beni bir gün öldürecek.

Vertigo 5
Ev dışında bir yerde oturmuş kitap okuyorum. Birden telefon çalıyor. Oğlum, ‘Baba gel,’ diye ağlıyor telefonun öteki ucunda. Benimle su yüzüne çıkacağını düşünüyor. Benim gün gün suyun altına çekildiğimi aklına getireceği yaşı bekliyorum.  O zamanın işimi bitirececeğini bilerek.

Vertigo 6 
 ‘Uykusuzluk getiren her an, zamana rakip olur,’ diyor Cioran. Böyle ağır bir anı yaşamak istemezdim tercih bana kalsa.  Tercih bana kalmadığına göre o an geldiğinde, varlığın öte yüzü olan hiçlikle göz göze geldiğimi kabul ederdim.

Vertigo 7
“Kendini öldürme yetisi Plinus’a göre, ‘İnsana bahşedilmiş en büyük nimettir.’ Böyle bir istekten ve böyle bir şanstan mahrum olduğu için tanrıya acır.”* Tam bundan söz edecekken, ‘Bıktım artık. Tahammülüm kalmadı. Bak! Yine ayakkabı bağcıklarını bağlamamışsın,’ diye haykırıyor kadın çocuğuna. İnsanın ulvi dertleri de varmış. Böyle aşırı sığ dertleri de.

Vertigo 8
‘Al kitaplarını git,’ diyor. Uzaklığı kastetmiyor, ‘Git!’ dediğinde.  Ortam değiştirmekten söz ediyor. Çünkü o da biliyor zamanımın efendisi olmadığımı. Efendi, köleyi azat ediyor. Köle adımını atar atmaz, prangasının zincir sesleri ortalığa saçılıyor.

Vertigo 9
Yan masadaki kadın lattesini içiyor. Bulvarda trafiğin gürültüsünün fazla olduğu bir saat. Kadın tüm çevreden soyutlanmış, yan oturttuğu telefonunda meyveleri eşleştirip patlatma oyunu oynuyor. Emekli erkeklerin kahvehanesinden geçerken de aynı manzarayı görüyorum. Bu kez ellerinde telefon değil iskambil kâğıtları oluyor. Böyle bir zaman harcama cömertliği ölüme karşı bir tür itiraz gibi geliyor bana. Yaradılışın anlamını boşa çıkarma.

 Vertigo 10
Cioran’ın okuduğum bu kitabı* içimdeki gittikçe kütlesi azalmış kutsallığın son kırıntısını da parçaladı. Kitapta gövde parçalanıyor. Parçalanırken fizik, metafizik tüm her şey de aynı oranda nasibini alıyor bu parçalanmadan. Bir tür yok oluş. Düşüncesizlik, maddesizlik ve inançsızlık hali. Ama o da biliyor maddenin bildiğini okumaya devam ettiğini. 




*Parçalar,  E.M Cioran, çev. Siren İdemen, Metis yay.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder