Vertigo 21
Ahlakın, insan olarak var olmanın değerini boşa çıkaran
Cioran’ın alzhaimerdan ölmesini metaforik buluyorum. Düşüncenin kendini yok ederek,
hiçliğe hizmet eden düşünürü hiçliğe armağan etmesi. Akıl alır şey değil.
Vertigo 22
Dolu yağmadan önce yağmur vardı. Bardaktan boşanırcasına
yağdı. Altında oturduğum sundurmayı
dövmeye başlayan dolu beni kendime getiriyor.
Kısa sürede bulvarı trafik akışı yönünde sel kaplıyor. İnsancıklar
olarak böylesi tabloda ne kadar aciz kaldığımızı gördükçe içimden, ‘İnsan yapar, tanrı bozar,’ sözü yerine,
‘İnsan yapar, doğa bozar,’ demek geliyor.
Vertigo 22
Ne zaman bir sel sonucu ölen insan sayısı gelse, bir atom
bir başka atoma dönüşüyormuş gibi doğal karşılıyorum. Ama insan eliyle gelen
ölümleri saydırmaya başlayan haberler bende aynı etkiyi bırakmıyor. Yanılsamalı düşüncenin atomdan öcünü almasını
bir türlü sakin karşılayamıyorum bu yüzden.
Vertigo 23
Cİoran haklı. Aşırı hassas ve kırılgan biri, asla çocuk
yapmamalı. Ben yaptım. Sonu gelmeyen pişmanlıklar yaşamaya o zaman başladım.
Vertigo 24
Sıkıntının kaynağı yok. Acının ise vardır, diyor üstat Cioran.
Bunu derken sıkıntı hiçbir şeydir demeye getiriyor. İki yıl önce annemi
yitirdiğimi ancak onun için kazılmış çukura onu indirip, pamuk yastık üstüne yan yatırdıklarında bunu anladım.
Çektiğim sıkıntı değil acıymış. Anladım. Varlığına sarılamayacağımı bilmenin
getirdiği acı.
Vertigo 24
İki kişisel gelişim kitabı yazmış biri olarak iyimserlik
balonunu epeyce şişirmişliğim var. Yine de Ciora’nın pesimist rüzgarına kendimi
bırakmaktan uzak duramıyorum. Ütopik
iyimserliğin, gerçek olarak ele avuca
sığan kötümserliğe yenilişi.
Vertigo 25
Kendinden çok bedenini yüceltmeye bakan şeyler yapanları her
gördüğümde, günde kaç kez yelleniyor? Diye soracağım geliyor. İnsan doğası ile
sınırlı bir varlıktır. Diyalektik zembereğin er ya da geç yaşamımız adına
kopacak olması, bedeni bayraklaştırmayı anlamsız kılıyor.
Vertigo 26
Kendine abartılı özen egonun eksikliğinin her gün ilan edilmesidir. İnsan mal mülkten soyundukça kendine doğru
yürür. Kendi olur. Dışa doğru yönelen aşırı önem, sadece ölümün karşısına
konmaya çalışılan şey anlamına gelir ki, ölüm tüm bunları görmeyecek kadar
gerçekçi iş görür.
Vertigo 26
İnsan annesini yitirince hiç olduğunu anlıyor. Doğuyor
yeniden. Doğumu ancak o zaman gerçekleşiyor. Anne yaşadıkça insan hala kendini
karnındaki gibi güvende hissediyor. Ki büyük yanılgı ancak annenin ölümü
sonrası fark ediliyor. Anneye, ‘Öldün,’ dememeli bu yüzden. ‘Beni bir kez daha
doğurdun,’ denmeli.
Vertigo 27
Turgut Özal Bulvarı’nda yürürken bir üniversite kursu
önünden geçiyorum. Kaldırıma konmuş masa
üstünde, zor bir soruyu yanıtlamaya çalışıyor öğretmen. Sorunun zorluğunu
öğretmenin kasılmasından, jest-mimiğinden anlıyorum. İşte, diyorum bir zamanlar
benim de içine düştüğün o ‘her şeyi bildiğimize dair kibrin’ paramparça ediliş
anı. İnsan bilen olarak, bildikleri konusunda çoğu zaman aşırı abartıya
kaçıyor. Hayvanlar arasında böylesi abartı sadece insanda vardır. Bu da büyük
olasılıkla bir tür çarpıtma yetisi olan hayalcilikten kaynaklanıyor.
Vertigo 30
Baba ve oğullar olarak gri bir gökyüzü altında yürüyoruz.
Sağımızdan, kimi zaman solumuzdan araçlar işliyor. Dört yaşındaki oğlum hemen
sağ elimi tutuyor. On yaşındaki ağabeyine sesleniyor. ‘Sen niye babanın elini
tutmuyorsun?’ Araya ben giriyorum. ‘Yaşlanınca o zaman elimi tutacak,’ diyorum.
Bunu söyledikten sonra koluma giriyor on iki yaşındaki. İnsanın hep sonuca
bakan kör yanından kaynaklanıyor bekleyiş, diye geçiriyorum içimden.
*Parçalar, E.M Cioran, çev. Siren İdemen, Metis yay.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder