8 Mayıs 2016 Pazar

EDİTÖRE MEKTUPLAR 8

Sayın Editör,
Kargodan Uykusuzlar’ı alıp Samandağ’a doğru yola çıktım.
Garip bir şey duyumsuyor insan. Kitap yayınlanana kadar elin ayağına dolaşıyor. Ama kitap eline geçince de bir tuhaf oluyorsun. Sanki bu kitap senin değilmiş, olmamalıymış gibi. Ben kitap kolisini elimde tutmuşken, bir kenara bırakıp gideyim diye düşündüm.
Neyse anlatacağım şey, sanırım kitaba yazarının yabancılaşması. Ürettiğin değere karşı yabancılaşmak bu işte. Kitabı öteliyor, ötekileştiriyorsun. Belki kendine karşı acımasız davranıp hemen eleştirilecek bir yan aramaya koyuluyorsun. Sonuç sarsıcı. Bu kitap benim değil! Yazmadım ben onu. Vardığın nokta işte bu. Yabancılaşmanın kitap hali.
Geçen gün İsmail’in çay ocağında edebiyat öğretmeni Metin Al hocamla kitap üzerine sohbet ediyorduk. Öğrencileri kitabı alır almaz karıştırmaya başlamışlar. Biri kalkıp, hocam, demiş bu kitap boş. Boşluklar çok bu kitapta. Bakın bazı yerlerde tek bir satır var!
Bunu anlattı bana. Ben de Metin hocama, öğrencin haklı, dedim. İyi görmüş. O boşlukları ben bilerek koydum. Onları kendisi dolduracak.
Bu doldurma konusuna yeniden döneceğim.  Ardından ozan dostum Nebih Nafile’nin Umudun Sesi programında kitap üstüne söyleşirken bunu anlattım. Boşluğu doldurma işini. Öğrencinin saptamasını.
Oğlum Berkay radyo programını dinlemiş. Ertesi gün bana sordu. Baba, eğer boşluk doldurulacaksa, bu boyama gibi bir şey olmayacak mı? Hayır, dedim. Okuduğuna anlam katacak. Anlamlandıracak. Orada ne anlatıldığı üstüne bilgi sahibi olacak.
Boşluk doldurmak için metni çözümlemek gerek. Bilge Karasu ‘metnin güttüğü okur” ile “metni tüketmek” diye iki ayrı süreçten söz ederdi. Birincisi metinin sezdirmelerle, çağrışımlarla, metinlerarasılıkla okura anlam kurmada destek olmasını kastediyor. İkincisinde ise, metni çözümleme sonucunda anlamlandırmayı ifade ediyor.
Bu yüzden okurun belli türden donanıma sahip olması gerekiyor.
Küçürek, ya da kısa kısa öykü türünün sözcük ekonomisini gözettiğini bilmek gerekir.
Yanı sıra şunları;
Küçürek öykünün şiire en yakın düzyazı türdür.
Ana odaklanır.
Anlam açısından yoğdur.
Başlıklar çözümlemede önemlidir.
Sayfada geriye kalan boşlukları okurun doldurması gerekir.
Bu tür öykülerin yazım süreci kuyumcu işçiliği  titizliği ister.
Hız çağına seslenen düzyazı türü olduğu iddia edilir.
Türkçe’de ve başka dillerde bunların yetkin örneklerinin verildiğini, en azından bunlardan birkaçının okunması önemlidir.
Sayın Editör,
Sonuç olarak boşlukları dolduran okurdur. O zaman etkin okur dediğimiz okur tipi açığa çıkmış olur.
Boşluklar da neredeyse gerçekliği çepçevre sarıp temsil etmeye soyunur.

Öyle değil mi? 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder